Devlet BAHÇELİ - TBMM - 21 Şubat 2023 - Bölüm 1
Asrın felaketi karşısında milli yürekler toplu vurmuş ve kenetlenmiştir.
Bu durum Türk ve Türkiye Yüzyılının mimarisi adına, aynı şekilde muhtemel diğer doğal afetlere hazırlıklı olmak ve tedbir geliştirmek için şuurlu bir uyanışın işaretidir.
Ancak yardımlaşma kanallarının aktif olması, dayanışma ruhunun günbegün hız ve derinlik kazanması ister istemez bazı çevreleri rahatsız etmektedir.
Esasen bunlar aramızdaki ayrık otlarıdır.
Bunlar içimize kadar sızmış Bizans devşirmeleridir.
Bir kısım medya organı, niyeti makûs sivil toplum örgütleri, yarım aydınlar, kiralık kalemler, kötürüm yorumcular, felaketten nemalanma kuyruğuna giren siyasi bozguncular maalesef böylesi bir dönemde bile insani ve vicdani duyarlılık göstermemişlerdir.
Alayı birden sınıfta kalmış, milletle ters düşmüşlerdir.
Türkiye’nin yıkımına bel bağlayan çürük çarık zihniyetlerin maalesef gözünü siyasi ikbal hırsı bürümüştür.
Milli ve manevi değerleri iflas edenler zelzeleyi zilletle eşleştirmişlerdir.
Bir gazetenin şu nifak içerikli manşetine bakar mısınız? “Milletin parasıyla millete bağış.”
Diğer bir gazetenin manşeti de şudur: “Suçlu olay yerine döndü.”
Bir başka gazetenin manşeti ise şu şekildedir: “40 bin ölü var, tek bir istifa yok.”
Acımızı, anımızı, adımızı ve ağıdımızı bilmeyenlerle ortak bir geleceği nasıl paylaşacağız?
İktidarın kaybetmesi uğruna vatanın ve milletin kaybetmesine oynayanlarla nasıl bir arada yaşayacağız?
Dünya alem deprem bölgesine insani yardımları sevk ediyorken iç muhalefetin utanç verici haline ne diyelim? Bunu neye yoralım ve nasıl açıklayalım?
Yaygın çıkar ilişkileri yanlışın peşinden gitmeyi meziyet zanneden siyaset kadrolarını palazlandırmakla kalmaz, pazara, hatta ayağa düşmelerine yol açar.
Ülkemizde muhalefetin değersizleşmesiyle denge kaybına uğramasının sebebi de budur.
İnsani ve İslami değerler prizmasından baktığımızda bugünkü felaketin siyasi koz olarak kullanılmasının ve kutuplaşma malzemesi olarak görülmesinin devasa bir ayıp ve ahlak eksikliği olacağı hiç tartışma götürmeyen bir gerçektir.
Dayanışma ve yardımlaşma haricinde bir şey düşünmek bize göre damgalı namertliktir.
Yeri ve zamanı geldiğinde tedbir ve tenkit manzumesi sorumluluk mertebesinde bulunan kim varsa paylaşılır ve muhataplarına aktarılır.
Bunun yol ve yordamı hukuk üstünlüğünün hakim olduğu demokratik sistemlerde bellidir.
Kahramanmaraş depreminin enine boyuna tüm boyutlarıyla konuşulacağı günler elbet gelecek, sorumlulardan adalet önünde hesap sorulacaktır.
Kaldı ki yıkılan binalarla ilişkisi olan ahlaksız müteahhitlerin kapsamına alan soruşturma süreci de işlemektedir.
Ayrıca bir insanımız dahi enkaz altındayken, henüz felaketin sıcaklığı çok yakıcıyken, haksız ve hayasız siyasi eleştiri yapmak, seçim tarihiyle ilgili spekülasyon üretmek vebaldir, bu vebal zillet ittifakını teşkil eden her partinin hissesine eşit olarak düşmüştür.
Bir yanda arama kurtarma faaliyetleri devam ediyorken diğer yanda devleti ve hükümeti sistematik şekilde suçlamak en hafif tabirle terbiyesizliktir.
Bir yanda feryat sesleri duyuluyorken, diğer yanda siyasi hesap yapıyor olmak insafsızlık ve ilkelliktir.
Meşhur bir düşünür, insan gövdesinin salgıladığı aç gözlü safranın siyasi ihtiras olduğunu, bu safranın insanı bencilliğin, cüretkarlığın ve fırsatçılığın tuzağına çekeceğini ileri sürmüştür.
Altılı masa muhalefeti; dizginlenemeyen ihtiraslarla kontrolsüz açgözlülük hastalığına tutulmuştur.
Altılı masa muhalefetinin geçim kapısı fırsatçılık, fesatçılık, fevrilik, fetbazlık, fenalıktır.
Siyasetlerinde tutarlılık yoktur, değerlendirmelerinde irade ve isabet yoktur.
18 Şubat 2023 tarihinde zillet ittifakının sıradan ve düşük profilli yeni bir toplantısını müteakiben kamuoyuyla paylaşılan ortak açıklamanın her satırına kindarlığın izleri, devlet ve millet karşıtlığının emareleri nüfuz etmiştir.
Diyorlar ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yüzünden acılar ve zayiat katlanarak artmış.
Diyorlar ki, afet süreci iyi yönetilememiş, arama kurtarma çalışmalarında geç ve yetersiz kalınmış.
Diyorlar ki, temel ihtiyaçların temininin ve yardım faaliyetlerinin doğru koordine edilemediğinden bahisle, felaketin boyutları vahim seviyeye ulaşmış.
Asıl maksat ve meramlarını da ortak açıklamanın sonuna iliştirerek; ülkemizin en acil ihtiyacının yeni ve etkin bir iktidar olduğunu kaydetmişler.
Be hey gafiller, siz de hiç mi Allah korkusu kalmadı?
Be hey muhterisler, hiç mi depremzede insanlarımızdan utanmıyorsunuz?
10 ilimiz yıkılmışken, hala Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni karalamanız, hala müfteriliği pusula yapmanız hangi kitaba, hangi zihniyete, hangi değere sığmaktadır?
Yere batsın sizin siyasetiniz, kahrolsun sizin zillet anlayışınız.
Bunları nasıl söylersiniz?